Ana Sayfa
İletişim
Islam Tarihi
Bayanlar icin Namaz
Türkçe mealiyle Kuran okuma
Online Kuranı Kerim dinle
Evliyalar.
Allahın Sevgili Kulları
Zikr
Peygamberimizin mübarek Nur'u
Hz. İbrahim’in Hanif Dînî'nde Birleşmeye Davet
NEFS NEDİR?
HADİSİ ŞERİF
İnsanın Yaratılışı
Mümin Olmak
Dualarimiz
GÖZLERİN GÖRMESİ İÇİN
Makaleler.
ALLAH İLE OLAN AHD’İ YERİNE GETİRMEK
ÖLÜ İKEN DİRİLMEK VE NUR SAHİBİ OLMAK
İslam 5 deyil 7 sart
TABİYET ŞARTMIDIR ?
TAKVA NEDİR ? NASIL TAKVA SAHİBİ OLUNUR ?
TASAVVUF NEDİR ?
THEMA: Reinkarnation
THEMA: DIE HINDERNISSE -Engeller
Thema: Der Tod und der Jüngste Tag
THEMA: Reinkarnation.
Kur'an'da ki İslam
Kur'an'ın Gerçekleri dinle
Kur’anı Kerim ve Kutsal Kitaplar
Allah Kainati Nicin Yaratmıstır?
Allah Kainatı Niçin Yaratmıştır? - 2
Allah Kainatı Niçin Yaratmıştır? - 3
OKU VE ALLAHI ZIKR ET
Buraya Yorum Yazin.
Sami Yusuf dinle

Allah Kainatı Niçin Yaratmıştır? - 2


İnsanların çok büyük bir çoğunluğunun cehennemde olması söz konusu. Devam ediyor Allahû Teâlâ Vel Asr; 
Birinci yedi basamak Allah'a ulaşmayı dilemekle noktalanıyor. İkinci yedi basamak amilüssalihat yapmakla, nefsi ıslah edici ameller yapmakla gerçekleşiyor. Burası ondördüncü basamak. Mürşide ulaşıp Allah'ın yoluna girip, nefs tezkiyesine başladığımız nokta. 
Ve tevasav bilhak; Hakka ruhunu ulaştırıp, ruhunu Hakk'a, Allah'a teslim edip böylece bu tecrübeyi kazanan ve başkalarına da Hakk'a ulaşmayı tavsiye edenler. Üçüncü 7 basamağın sonu.
Ve tevasav bissabr; Hakk'a ulaştıktan sonra sabır sahibi olan, salihlerden olan kul, sabrı tavsiye ediyor. Bu üçüncü dördüncü yedi basamağın sonunu ifade ediyor. 
Nefsimizin 19 afetinden biri de sabırsızlıktır. Ruhumuzun 19 hasletinden biri de sabırdır. Öyleyse ne zaman daimi zikre ulaşıpta nefsimizdeki 19 tane afetin hepsini yok edersek ya da ruhumuzun 19 tane hasletini koyarsak o zaman sabırsızlık afeti yok olmuş sabır afeti gerçek anlamda onun yerine geçmiş olacaktır. Burası 28. basamaktır. Salah makamı nefsi ıslah edici amellerin sona ermesi, hedefine ulaşması, nefsin kalbinde hiç bir karanlık nokta kalmaması halidir. Kur'an-ı Kerim'deki açıklamaları ile bu 28 basamağa göz atalım.

1. Basamak Birinci basamakta olayları yaşarız. Allahû Teâlâ herkesin olayları yaşadığını ve bunu kendi standartlarında değerlendirdiğini ama günümüzdeki değerlendirmelerin yanlış olduğunu ifade ediyor. Herkes olayları yaşar, burası birinci basamak. Herkes birinci basamaktadır ama herkes ikinci basamağa çıkacaktır. Olayları değerlendirecektir. İşte problem bundan sonra başlıyor.

2. Basamak

 

2/BAKARA-216: Kutibe aleykumul kitâlu ve huve kurhun lekum, ve asâ en tekrehû şey’en ve huve hayrun lekum, ve asâ en tuhıbbû şey’en ve huve şerrun lekum vallâhu ya’lemu ve entum lâ ta’lemûn(ta’lemûne).
Savaş, o sizin için kerih olsa da (hoşunuza gitmese de) üzerinize farz kılındı. Ve hoşlanmayacağınız bir şey olur ki, o sizin için bir hayırdır. Ve seveceğiniz bir şey olur ki, o sizin için bir şerrdir. Ve (bütün bunları) Allah bilir, siz bilmezsiniz.

 

Allahû Teâlâ evvela birinci basamak için "Herkes olayları yaşar" demesini bir şekle bağlamış. 
Diyor ki; "Sizi çocuklarınızla, paranızla, eşlerinizle, hayvanlarınızla sahip olduğunuz şeylerle imtihan edeceğiz. 
Bu dünyaya boşuna gelmediniz." Öyleyse Allah'ın olayları yaşatmasından bir muradı var. Bir imtihan müessesesi her tarafta geçerli oluyor. Herkes olayları imtihanları mutlaka yaşar. Konu bu yaşananların değerlendirilmesi. 
Bu değerlendirmeye dikkatle bakalım. Allahû Teâlâ Bakara sûre'sinin 216. âyeti kerimesinde buyuruyor ki: "Olaylar vardır, sizi sevindirir. Hayır zannedersiniz, oysaki onlar şerdir. Olaylar vardır, sizi üzer. 
Onları şer zannedersiniz, oysaki onlar hayırdır. Siz bilmezsiniz, Rabbiniz bilir" diyor. İnsanlar derecat kazanırlarsa o Kur'an-ı Kerim'e göre hayırdır. Yaptıkları işlemler dolayısı ile derecat kaybederlerse, o da şerdir. Sevinmenize ve üzülmenize göre değil, derecat kazanmanıza ve kaybetmenize göre Allahû Teâlâ tarafından değerlendirilir. İşte onun için Allahû Teâlâ insanlar şerr'e sevinebildikleri gibi hayrada üzülebildikleri için siz bilmezsiniz Rabb'iniz bilir diyor.
3. Basamak İkinci aşamada olayları değerlendirmek zorundasınız. Allahû Teâlâ bu düşünce sisteminin sonundaki sonuçları ikiye ayırıyor. İyi insan böyle bir değerlendirmenin sonunda Allah'a ulaşmayı diler ve üçüncü basamağa geçer. İkinci basamak değerlendirme basamağıdır. Veya dilemez o zaman ikinci basamakta kalır. Ve hiç bir zamanda kurtuluşu mümkün değildir. Çünkü Allahû Teâlâ Yunus sûresinin 7 ve 8 inci âyetlerinde diyor ki :

 

10/YÛNUS-7: İnnellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatme'ennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn(gâfilûne).
Muhakkak ki onlar, Bize ulaşmayı (hayatta iken ruhlarını Allah'a ulaştırmayı) dilemezler. Dünya hayatından razı olmuşlardır ve onunla doyuma ulaşmışlardır ve onlar âyetlerimizden gâfil olanlardır.

 

 

10/YÛNUS-8: Ulâike me'vâhumun nâru bimâ kânû yeksibûn(yeksibûne).
İşte onların kazandıkları (dereceler) gereğince varacakları yer ateştir (cehennemdir).

 

Bir insan Allah'a ulaşmayı dilemedikçe ikinci basamakta kalır, gideceği yer de cehennemdir. Hiç kimse onu cehennemden kurtaramaz. Allahû Teâlâ Dehr (İnsan) sûre'sinde ;

76/İNSÂN (DEHR)-3: İnnâ hedeynâhus sebîle immâ şâkiren ve immâ kefûrâ(kefûren).
Muhakkak ki Biz, onu (Allah'a ulaştıran) yola hidayet ettik. Fakat o, ya (Allah'a ulaşmayı diler) şükreden olur, ya da (Allah'a ulaşmayı dilemez) küfreden olur.

 

Allahû Teâlâ ne demek istiyor. Ya mürşidinize ulaşırsınız o zaman şükretme istikametinde harekete geçersiniz, ya da ulaşmazsınız. Çünkü O zaman kalbinizde küfür yazılı olarak kalır ve küfür boyunca yazdıkça hiç değişemezsiniz. Kurtuluşunuz da sıfırdır. Kalbiniz mühürlüdür, kalbinizin içinde de küfür yazar. 
Kurtuluş yolunu Allah'ın gösterdiği kişiler gösteriyor. Bu kurtuluş yolunu kendisine yol edinenler kurtulabilir. Allah'a ulaşmayı dilemek üçüncü basamağa ulaştığımızı gösterir.Kim Allah'a ulaşmayı dilemezse gideceği yer mutlaka cehennemdir.Hiç kurtuluş yok. Allah'a ulaşmayı dileyen bir insansa mutlaka kurtuluşa ulaşacaktır. Allahû Teâlâ bu istikamette açıkça hükmünü koyuyor ortaya. "Kim Allah'a ulaşmayı dilerse Allah da onları kendisine ulaştırmayı diler. Ve onları mutlaka cennetine ulaştırır." buyuruyor. 
Öyleyse Hud sûresının 29. âyeti kerimesinde Hz. Nuh kavmine şöyle söylüyor;

 

11/HÛD-29: Ve yâ kavmi lâ es’elukum aleyhi mâlâ(mâlen), in ecriye illâ alâllâhi ve mâ ene bi târidillezîne âmenû, innehum mulâkû rabbihim ve lâkinnî erâkum kavmen techelûn(techelûne).
Ve ey kavmim! Buna (tebliğ ettiğim şeylere) karşılık sizden mal olarak (bir şey) istemiyorum. Eğer ücretim (ecrim) varsa ancak Allah'a aittir. Ve ben âmenû olanları (Allah'a ulaşmayı dileyenleri) tardedecek (uzaklaştıracak, kovacak) değilim. Muhakkak ki onlar, Rab'lerine mülâki olacaklar (ulaşacaklar). Ve lâkin ben, sizi cahillik eden bir kavim olarak görüyorum.

 

4. Basamak Kim Allah'a ulaşmayı dilerse, onun ruhunun mutlaka Allah'a ulaşacağı kesinlik kazanıyor. Bir talebinizin olduğunu düşünelim. Nefsinizin kalbinde bir talep oluştu. Allah'a ulaşmayı diliyorsunuz. Dilediğiniz an Allahû Teâlâ mutlaka o talebinizi işitir, bilir ve görür. Allahû Teâlâ buyuruyor; "Allah'ûl semiûl âliym"; "Allah işitir ve bilir." Allahû Teâlâ buyuruyor; "Allahû basiyr ül bil ibad", "Allah kullarını görücüdür, görendir." İşte üçüncü basamakta Allah'a ulaşmayı diliyorsunuz ve Allah derhal görüyor, sizin Allah'a ulaşmayı dilediğinizi işitiyor ve biliyor. Böylece dördüncü basamağa geçmiş oluyorsunuz. Allah'ın işitmesi, bilmesi ve rahim esması ile tecelli etmesi söz konusu oluyor.

 

12/YÛSUF-53: Ve mâ uberriu nefsî, innen nefse le emmâretun bis sûı illâ mâ rahime rabbî, inne rabbî gafûrun rahîm(rahîmun).
Ve ben, nefsimi ibra edemem (temize çıkaramam). Muhakkak ki nefs, mutlaka sui olanı (şerri, kötülüğü) emreder. Rabbimin Rahîm esmasıyla tecelli ettiği (nefsler) hariç. Muhakkak ki Rabbim, mağfiret edendir (günahları sevaba çevirendir). Rahîm'dir (rahmet nurunu gönderen ve merhamet edendir).

 

5. 6. 7. Basamaklar Allah'ın rahim esmasının tutarlı olarak insana ulaşıp insanda fayda sağladığı yer burasıdır. Zikir yaptığımız takdirde, Allah'a ulaşmayı dilediğimiz takdirde Allah'ın rahim esması üzerimizde tecelli edecektir. Allah'a ulaşmayı dilediğimiz Allahû Teâlâ tarafından görüldüğü, işitildiği ve bilindiği an, ki aynı saniye Allah'û Teâlâ kalbimizde oluşan bu talebi işitir bilir ve görür, derhal harekete geçer. Ard arda üç husus sağlayacaktır.
1- Kulaklarımızda bulunan "vakra" isimli bir engeli alacaktır. Bu işitmemizi, yâni kulağımıza varan sözlerin aklımızla manâsına varabilmesinimizi engelleyen bir engeldir.
2- İrşad makamı ile, mürşidimizle aramızda bulunan "hicab-ı mesture" adlı bir perdeyi alacaktır. Böylece mürşid'den nefret ederken ona muhabbet duymaya başlayacağız. 
3- Allahû Teâlâ nefsimizin kalbinde bulunan "ekinnet" isimli bizi idrak etmekten men eden bir ilâhi kompütür sistemini nefsimizin kalbinden çıkaracaktır ve yerine "ihbat" koyacaktır. İdraki mümkün kılan bir ilâhi kompütür sistemi.

 

17/İSRÂ-45: Ve izâ kara’tel kur’âne cealnâ beyneke ve beynellezîne lâ yu’minûne bil âhıreti hicâben mestûrâ(mestûren).
Sen Kur'ân'ı kıraat ettiğin (okuduğun) zaman, seninle ahirete (ölmeden evvel Allah'a ulaşmaya ve kıyâmet gününe) inanmayanlar arasına hicab-ı mesture kıldık (gözlerinin üzerine, seni peygamber olarak görmelerini engelleyen bir perde koyduk).

 

 

17/İSRÂ-46: Ve cealnâ alâ kulûbihim ekinneten en yefkahûhu ve fî âzânihim vakrâ(vakran), ve izâ zekerte rabbeke fîl kur’âni vahdehu vellev alâ edbârihim nufûrâ(nufûren).
O'nu (Kur'ân'ı), fıkıh (idrak) etmelerine karşı, (fıkıh edemesinler diye) kalplerinin üzerine ekinnet ve onların kulaklarına vakra (işitme engeli) kıldık. Ve sen, Kur'ân'da Rabbinin tekliğini zikrettiğin zaman nefretle arkalarına döndüler.

 

Eğer Allahû Teâlâ bu engelleri kaldırırsa ne olur? Allahû Teâlâ irşad makamı ile insanın arasında bulunan hicab-ı mesture adlı perdeyi derhal alır. Allah'a ulaşmayı dilediğiniz için. Sonra kulaklardaki vakrayı alır. Kişi hicab-ı mesture'nin alınmasıyla beşinci basamağa, kulaklardaki vakranın alınmasıyla altıncı basamağa yükselir. 
Yedinci basamağa yükselince idraki önleyen ekinnet de alınır ve âmenû oluruz. Allah'a ulaşmayı dileyen bir kişinin üç tane vasıf şartına sahip olur. 
Kulaklarınızdaki vakra alındı, kalbinizdeki ekinnet alındı, irşad makamı ile aranızda bulunan hicab-ı mesture alındı. Amenû olunca ne olur? bu suallerin karşılığını Hac sûresinin 54. âyet kerimesi veriyor.

 

22/HACC-54: Ve li ya’lemellezîne ûtul ılme ennehul hakku min rabbike fe yu’minû bihî fe tuhbite lehu kulûbuhum, ve innallâhe le hâdillezîne âmenû ilâ sırâtın mustakîm(mustakîmin).
Ve kendilerine ilim verilenlerin, onun (irşad makamının, Velî Resûl'ün, Nebî Resûl'ün) söylediklerinin Rabbinden bir hak olduğunu bilmeleri, O'na îmân etmeleri, onların kalplerinin O'nu (Allah'ı) idrak etmesi (kalplerinden ekinnetin alınıp yerine ihbat sistemi konarak kalplerin mutmain olması) içindir. Muhakkak ki Allah, âmenû olanları (Allah'a ulaşmayı dileyenleri) mutlaka Sıratı Mustakîm'e hidayet edendir.

 

İlk yedi basamak burada tamamlanıyor. 
Kişi ilk yedi basamakta amenû olanlardan oldu. Kurtuluşa mutlaka ulaştı, yâni Allahû Teâlâ âmenû olanları mutlaka kendisine ulaştıracağını ve mutlaka cennet saadetine ulaştıracağını garanti etti. Vel Asr sûre'sine ve ilk yedi basamağın aşılmasına beraberce tekrar bakalım. 
"Vel asr"; zamana yemin ederim. 
"İnnel insane lefiy hüsr" ; insanlar muhakkak ki hüsrandadırlar, bu sebeple mutlaka cehenneme gideceklerdir. 
"İllellezine âmenû"; ama âmenû olanlar hariç. Onlar cehenneme gitmez, diyor. Çünkü Allahû Teâlâ onların kulaklarındaki vakrayı aldı, kalplerindeki ekinneti aldı. Alınca ne olur?
Mülk suresinin 8, 9 ve 10. âyetlerinde Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor;

 

67/MULK-8: Tekâdu temeyyezu minel gayz(gayzi), kullemâ ulkıye fîhâ fevcun seelehum hazenetuhâ e lem ye’tikum nezîr(nezîrun).
(Cehennem) nerede ise öfkesinden çatlayacak gibi olur. Oraya herbir grup atılışında onun (cehennemin) bekçileri onlara: “Size nezir (uyarıcı) gelmedi mi?” diye sordu.

 

 

 

67/MULK-9: Kâlû belâ kad câenâ nezîrun fe kezzebnâ ve kulnâ mâ nezzelallâhu min şey'in entum illâ fî dalâlin kebîr(kebîrin).
Onlar (cehenneme atılanlar) dediler ki: “Evet, bize nezir gelmişti. Fakat biz onu yalanladık ve Allah hiçbir şey indirmemiştir, siz ancak büyük bir dalâlet içindesiniz, dedik.”

 

 

 

 

 


Bugün 5 ziyaretçi (5 klik) kişi burdaydı!
El Fatiha.

BISMILLAHIRRAHMANIRRAHIM. 1/FÂTİHA-1: Bismillâhir rahmânir rahîm. Rahmân ve rahîm olan Allah'ın ismi ile. 1/FÂTİHA-2: El hamdu lillâhi rabbil âlemîn (âlemîne). Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’adır. 1/FÂTİHA-3: Er rahmânir rahîm(rahîmi). Rahmân’dır, Rahîm’dir. 1/FÂTİHA-4: Mâliki yevmid dîn(dîne). Dîn gününün mâlikidir. 1/FÂTİHA-5: İyyâke na’budu ve iyyâke nestaîn(nestaînu). (Allah'ım!) Yalnız Sana kul oluruz ve yalnız Senden İSTİANE (mürşidimizi) isteriz. 1/FÂTİHA-6: İhdinâs sırâtel mustakîm(mustakîme). (Bu istiane'n ile) bizi, SIRATI MUSTAKÎM'e hidayet et (ulaştır). 1/FÂTİHA-7: Sırâtallezîne en’amte aleyhim gayril magdûbi aleyhim ve lâd dâllîn(dâllîne). O yol (SIRATI MUSTAKÎM) ki; üzerlerine nimet verdiklerinin yoludur. Üzerlerine gadap duyulmuşların ve dalâlette kalmışların (Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerin) yolu değil.
Allah Kabul Etsin.


Allah razi olsun.
Allaha Ulasmayi Dileyin
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol