Ana Sayfa
İletişim
Islam Tarihi
Bayanlar icin Namaz
Türkçe mealiyle Kuran okuma
Online Kuranı Kerim dinle
Evliyalar.
Allahın Sevgili Kulları
Zikr
Peygamberimizin mübarek Nur'u
Hz. İbrahim’in Hanif Dînî'nde Birleşmeye Davet
NEFS NEDİR?
HADİSİ ŞERİF
İnsanın Yaratılışı
Mümin Olmak
Dualarimiz
GÖZLERİN GÖRMESİ İÇİN
Makaleler.
ALLAH İLE OLAN AHD’İ YERİNE GETİRMEK
ÖLÜ İKEN DİRİLMEK VE NUR SAHİBİ OLMAK
İslam 5 deyil 7 sart
TABİYET ŞARTMIDIR ?
TAKVA NEDİR ? NASIL TAKVA SAHİBİ OLUNUR ?
TASAVVUF NEDİR ?
THEMA: Reinkarnation
THEMA: DIE HINDERNISSE -Engeller
Thema: Der Tod und der Jüngste Tag
THEMA: Reinkarnation.
Kur'an'da ki İslam
Kur'an'ın Gerçekleri dinle
Kur’anı Kerim ve Kutsal Kitaplar
Allah Kainati Nicin Yaratmıstır?
Allah Kainatı Niçin Yaratmıştır? - 2
Allah Kainatı Niçin Yaratmıştır? - 3
OKU VE ALLAHI ZIKR ET
Buraya Yorum Yazin.
Sami Yusuf dinle

Mümin Olmak

 

Mümin Olmak

MÜMİN OLMAK

14.üncü basamakta irşad makamına tâbî olmanın sonuçlarını gördük. Eğer bir kişi tâbî olmazsa 10 âyeti kerime gereğince dalalette kalıyordu. Tâbî olduğu taktirde ise dalâletten hidayete adım atıyordu. Sonunda da hidayete ermek, o kişi için Allahû Teâlâ tarafından garanti edilmiş bir hususdur. Mürşidimize ulaştığımız an ruhumuz devrin imamının verdiği emirle vücudumuzu terkeder ve Allah'a doğru yola çıkar. Hangi mürşide tâbî olmuşsa onun bulunduğu dergaha ulaşır. Bütün dergahların bir maddi yüzü vardır, yâni bu dünyaya ait olan genel görünümü; bir de manevi yüzü vardır. O yalnız kalp gözü açık olanlara Allahû Teâlâ tarafından gösterilir. Sebe 20'de Allahû Teâlâ buyuruyor ki; "Kıyamet günü şeytan insanlara olan vaadini yerine getirdi. Müminleri oluşturan bir tek fırka hariç bütün fırkalar şeytana kul oldular.

34/SEBE-20: Ve lekad saddaka aleyhim iblîsu zannehu fettebeûhu illâ ferîkan minel mûminîn(mûminîne).
Ve andolsun ki iblis, onlar üzerindeki zannını (hedefini) yerine getirdi. Böylece mü'minleri oluşturan bir fırka (Allah'a ulaşmayı dileyenler) hariç, hepsi ona (şeytana) tâbî oldular.

En'am-153 de Allahu Tealâ buyuruyor ki ;

6/EN'ÂM-153: Ve enne hâzâ sırâtî mustekîmen fettebiûh(fettebiûhu), ve lâ tettebiûs subule fe teferreka bikum an sebîlih(sebîlihi), zâlikum vassâkum bihî leallekum tettekûn(tettekûne).
Ve muhakkak ki; bu, Benim mustakîm olan yolumdur. Öyleyse ona tâbî olun. Ve (başka) yollara tâbî olmayın ki; o taktirde sizi, onun yolundan ayırır. İşte böyle size onunla vasiyet etti(emretti). Umulur ki böylece siz takva sahibi olursunuz.

Sebe Sûresinin 20. âyeti kerimesinde Allah kurtuluşa ulaşan bir tek fırkanın ismini veriyor, «Mü'minler». En'am Sûresinin 153. âyeti kerimesinde de kurtuluşa ulaşanların vasıflarını veriyor. Bunlar Sırat-ı Müstakiym'in üzerinde bulunanlar.

6/EN'ÂM-153: Ve enne hâzâ sırâtî mustekîmen fettebiûh(fettebiûhu), ve lâ tettebiûs subule fe teferreka bikum an sebîlih(sebîlihi), zâlikum vassâkum bihî leallekum tettekûn(tettekûne).
Ve muhakkak ki; bu, Benim mustakîm olan yolumdur. Öyleyse ona tâbî olun. Ve (başka) yollara tâbî olmayın ki; o taktirde sizi, onun yolundan ayırır. İşte böyle size onunla vasiyet etti(emretti). Umulur ki böylece siz takva sahibi olursunuz.

Kim mürşidine ulaşmışsa önünde diz çöküp tövbe etmişse, devrin imamı mutlaka o kişinin başının üzerinde yerini alır ve kişiye emrini bildirir, «Senin yevmiül ttalaâk'ın (Allah'a mülâki olma günün) geldi.» demekle şunu söylemektedir; «Vücudu terket, ait olduğun mürşidin bulunduğu dergahın manevi kesimine ulaş.».

Ve ruhumuz vücudumuzdan ayrılarak oraya ulaşır ve oradan yola çıkan ruh mutlaka Allah'a ulaşacaktır. İşte Nebe Sûresinin 39. âyeti kerimesinde Rabbimiz buyuruyor;

78/NEBE-39: Zâlikel yevmul hakk(hakku), femen şâettehaze ilâ rabbihî meâbâ(meâben).
İşte o gün (mürşidin eli Hakk'a ulaşmak üzere öpüldüğü ve ona tâbî olunduğu gün), Hakk günüdür. Dileyen (Allah'a ulaşmayı dileyen) kişi, kendisine Rabbine ulaştıran (yolu, Sıratı Mustakîm'i) yol ittihaz eder. (Allah'a ulaşan kişiye Allah) meab (sığınak, melce) olur.

Bütün insanlar kalplerinde küfür kelimesiyle ve kalpleri mühürlü olarak doğarlar.Hiç kimse küfrü sonradan kazanmaz. Bu küfür kelimesinden kurturlulnduğu gün mürşide ulaşıldığı gündür.

45/CÂSİYE-23: E fe reeyte menittehaze ilâhehu hevâhu ve edallehullâhu alâ ilmin ve hateme alâ sem’ihî ve kalbihî ve ceale alâ basarihî gışâveh(gışâveten), fe men yehdîhi min ba’dillâh(ba’dillâhi), e fe lâ tezekkerûn(tezekkerûne).
Hevasını kendisine ilâh edinen kişiyi gördün mü? Ve Allah, onu ilim (onun faydasız ilmi) üzere dalâlette bıraktı. Ve onun işitme hassasını ve kalbini mühürledi. Ve onun basar (görme) hassasının üzerine gışavet (perde) çekti. Bu durumda Allah'tan sonra onu kim hidayete erdirir? Hâlâ tezekkür etmez misiniz?

Casiye Sûresinin 23. âyeti kerimesinde mührün varlığını görüyoruz. "Habibim o nefslerini kendilerine ilah edinenleri görüyorsun." Niçin ilâh ediniyorlar? Nefslerine tâbi oldukları için. Mürşidlerine tâbi olmadıkları cihetle "Allah onları dalalette bırakmıştır." diyor Allahû Teâlâ. Âyet-i kerime'nin bundan sonrası, "Onların kalpleri mühürlüdür." Sözünün anlamı mürşidlerine tâbî olmayanlar, dalâlette olanlar, onların hepsinin kalpleri mühürlüdür. "Onların kalplerindeki semi isimli işitme hassası o da mühürlüdür. Onların kalplerindeki basar isimli görme hassasınında üzerinde gışavet adlı bir perde vardır diyor Allahû Teâlâ. Kimdir bu mühürlü kalplerin sahipleri? Bakara Sûresinin 6 ve 7. âyetleri cevap veriyor.

2/BAKARA-6: İnnellezîne keferû sevâun aleyhim e enzertehum em lem tunzirhum lâ yu’minûn(yu’minûne).
Onlar muhakkak ki kâfirdirler. Onları ikaz etsen de etmesen de onlar için eşittir (birdir), mü'min olmazlar.

2/BAKARA-7: Hatemallâhu alâ kulûbihim ve alâ sem’ıhim, ve alâ ebsârihim gışâveh(gışâvetun), ve lehum azâbun azîm(azîmun).
Allah onların kalplerinin üzerini ve işitme (sem'î) hassasının üzerini mühürledi ve görme (basar) hassasının üzerine gışavet (perde) çekti. Onlar için azîm (büyük) azap vardır.

Allah «Habibim sen o kafirlere söylesen de, söylemesen de birdir, onlar mü'min olmazlar. Onların, kafirlerin kalpleri mühürlüdür.» diyor. «Onlar mümin olmazlar.» Eğer tâbî olsalardı ne olacaktı? Allahû Teâlâ kalplerinin mührünü açacak, kalpteki küfür kelimesini alacak, kalbin içine îmânı yazacaktı. Kim dalâletteyse o kişinin Allahû Teâlâ mutlaka kâfir olduğunu ve cehenneme gideceğini açık bir şekilde ifade ediyor. İşte Nisa 167, 168, 169 ;

4/NİSÂ-167: İnnellezîne keferû ve saddû an sebîlillâhi kad dallû dalâlen baîdâ(baîden).
Muhakkak ki inkâr edenler ve Allah'ın yolundan alıkoyanlar (saptırmış olanlar), (mürşidlerine ulaşmadıkları için) uzak bir dalâletle sapmışlardır.

4/NİSÂ-168: İnnellezîne keferû ve zalemû lem yekunillâhu li yagfira lehum ve lâ li yehdiyehum tarîkâ(tarîkan).
Muhakkak ki inkâr edenleri ve zulmedenleri (başkalarını da mürşide ulaşmaktan men edip saptıranları), Allah mağfiret edecek değildir ve yola (Allah'a ulaştıran Sıratı Mustakîm'e) hidayet edecek değildir.

4/NİSÂ-169: İllâ tarîka cehenneme hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden). Ve kâne zâlike alâllâhi yesîrâ(yesîran).
Ancak cehennem yoluna (hidayet eder, ulaştırır), onlar orada ebediyyen kalacak olanlardır. Ve bu, Allah için kolaydır.

Allahû Teâlâ buyuruyor ki, «Onlar ki kâfirlerdir. Kendileri Allah'ın Sırat-ı Müstakiym üzerinde değillerdir. Başkalarını da Allah'ın yolundan saptırırlar. Allah'ın yoluna girmekten men ederler. İşte onlar uzak bir dalâlet içinde olan kâfirlerdir. Kısaca bütün kâfirler dalâlettedir.» İkisinin de ortak özelliği mürşide tâbî olmamak, devam ediyor. "Onlar ki kâfirlerdir, muhakkak ki onlar kâfirdir ve zalimdirler." Başkalarını da Allah'ın yolundan men ettikleri için onlara zulmediyorlar, kurtuluşlarına mani oluyorlar. Allah onlara asla mağfiret etmez, onların günahlarını sevaba çevirmez. Eğer mürşidlerine tâbî olsalardı ne olacaktı? Furkan Sûresinin 70. âyeti kerimesi gereğince bütün günahları sevaba çevrilecekti. Allah onları asla Sırat-ı Müstakiym'e, Tarik-i Müstakiym'e ulaştırmaz. Allah onları sadece cehennem yoluna ulaştırır. Onlar orada ebediyyen kalacaklardır. İşte küfür kavramınında, dalâlet kavramının da beraberce geçtiği, Nisa Sûresinin 167, 168, 169. âyetleri bu insanların her ikisininde aynı kategoride olduğunu ve gidecekleri yerin cehennem olduğunu kesinleştiriyor. Allahû Teâlâ'nın Kur'an-ı Kerim'de kâfir dediği insanlar Allah'a inanmayanlar değildir. Allah'a inanmayan kâfirdir, inanan mü'mindir, bu sözü tamamen bidattır, yanlıştır. Allahû Teâlâ «Kalbinde kimin küfür yazılıysa.» İfadesini kullanıyor. Küfür kelimesinin sahibi olan kişi küfrün sahibi yani kâfirdir. Onların büyük bir kısmı Allah'a inanıyorlar ama inanmaları onları kâfir olmaktan kurtaramıyor, cehennemden de kurtaramıyor. Şeytan insanları öyle tuzağına düşürmüş ki kurtuluşları yok. 14. basamak için Allahû Teâlâ Vel Asr Sûresinde şöyle buyurmaktadır;

103/ASR-1: Vel asr(asri).
Asra yemin olsun.

103/ASR-2: İnnel insâne le fî husr(husrin).
Muhakkak ki insan, gerçekten hüsrandadır.

103/ASR-3: İllellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti ve tevâsav bil hakkı ve tevâsav bis sabr(sabrı).
Ama âmenû olanlar (ilk 7 basamağı aşanlar), nefs tezkiyesi yapanlar (ikinci 7 basamağı aşanlar), Allah'a ruhu ulaşıp Hakk'ı tavsiye edenler (üçüncü 7 basamağı aşanlar) ve sabrı tavsiye edenler (dördüncü 7 basamağı aşanlar) hariç.

14. basamağa ulaşıp da mürşidlerine tâbî olanlar nefs tezkiyesine başlarlar. Onlar da hariç, onlar da Allah'ın mutlaka cennetine girecekler. Nefs Tezkiyesine başladıkları için girecekler, mü'min oldukları için girecekler, dalâletten kurtuldukları için girecekler. Eğer dalâlette kalsalardı, gördük ki dalâlette gidecekleri yer cehennemdi. 7 grub âyeti kerime dalâlette olanların cehenneme gideceğini söylüyor. Kâfir olanların cehenneme gideceğini ise 10'dan fazla âyeti kerime söylüyor.

 

 
     
     
 
     
   

 


Bugün 14 ziyaretçi (38 klik) kişi burdaydı!
El Fatiha.

BISMILLAHIRRAHMANIRRAHIM. 1/FÂTİHA-1: Bismillâhir rahmânir rahîm. Rahmân ve rahîm olan Allah'ın ismi ile. 1/FÂTİHA-2: El hamdu lillâhi rabbil âlemîn (âlemîne). Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’adır. 1/FÂTİHA-3: Er rahmânir rahîm(rahîmi). Rahmân’dır, Rahîm’dir. 1/FÂTİHA-4: Mâliki yevmid dîn(dîne). Dîn gününün mâlikidir. 1/FÂTİHA-5: İyyâke na’budu ve iyyâke nestaîn(nestaînu). (Allah'ım!) Yalnız Sana kul oluruz ve yalnız Senden İSTİANE (mürşidimizi) isteriz. 1/FÂTİHA-6: İhdinâs sırâtel mustakîm(mustakîme). (Bu istiane'n ile) bizi, SIRATI MUSTAKÎM'e hidayet et (ulaştır). 1/FÂTİHA-7: Sırâtallezîne en’amte aleyhim gayril magdûbi aleyhim ve lâd dâllîn(dâllîne). O yol (SIRATI MUSTAKÎM) ki; üzerlerine nimet verdiklerinin yoludur. Üzerlerine gadap duyulmuşların ve dalâlette kalmışların (Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerin) yolu değil.
Allah Kabul Etsin.


Allah razi olsun.
Allaha Ulasmayi Dileyin
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol